Uzun zamandır “user experience” (kullanıcı deneyimi) üzerine birşeyler yazmak istiyordum. Bence kullanıcı deneyimi, kullanılan teknolojiden, altyapıdan, pazarlamadan da öte, çok daha önemli bir konu. Kullanıcı için ne teknolojiyi kullandığınızın, sunucularının hızının, kapasitesinin pek de önemi yoktur. Kullanıcı sonuca bakar. Çıkan ürün veya hizmeti rahat kullanabiliyor mu, işine yarıyor mu ona bakar. Bu noktada sınıfta kalan bir ürünün ömrü de uzun sürmez.
Bu ay başıma gelen bir kullanıcı deneyimimi aktarmak istiyorum. Bahçelievler Belediyesi’ne gitmem gerekiyordu. Haftaiçi gündüz vaktim olmadığından Cumartesi gitmeye karar verdim. Cumartesi yarım ya da tüm gün çalıştığını hatırlıyordum (en azından emlak vergisi ödeme aylarında). Sitesine girip Cumartesi hangi saatlerde çalıştığını öğreneyim dedim…
Öncelikle Bahçelievler Belediyesi’nin sitesini gayet başarılı buldum. Profesyonelce hazırlanmış. İçerik zengin, anasayfa çok karışık değil , derli toplu. Anasayfada aradığım bilgiyi bulamadım, muhtemelen iletişim sayfasındadır diyerek “Bize Ulaşın” sayfasına geçtim. Oradan da “Adres” sayfasına. Bu sayfa da güzel, adres, telefon numarası ve Google harita bilgisi var. Ama çalışma saatleri yazmıyor. Bana sadece haftaiçi şu şu, haftasonu şu şu saatlerde çalışır bilgisi gerekiyordu (öğle tatili de olduğundan haftaiçi gidecekler için de önemli). Aradığım bilgiyi bulamadım, telefonla aradığımda da ulaşamayınca (IVR da var ama bir türlü operatöre bağlanamadım) şansımı deneyeyim deyim Cumartesi 15:00 gibi gittim belediyeye, kapalıydı 🙂
Sonuç olarak iyi bir vizyonla, para harcanmış, güzelce bir ürün çıkmış ortaya. Muhtemelen bir çok kişinin de aradığı şeye hitap ediyor. Ama “Belediye hangi saatlerde çalışıyor?” sorusuna cevap veremiyor. Haa.. cevabı sitenin bir köşesinde var da ben bulamıyorsam bu ne yazık ki durumu değiştirmez. Sizin ne sunduğunuz değil, kullanıcının aradığını bulup bulmadığıdır asıl olan. Verilen “Algı”dır önemli olan.
Kullanıcı deneyimi üzerine biraz çalışmayla bunun gibi sitelerin çok daha başarılı olacağını düşünüyorum. Kullanıcı deneyimi artık MBA sınıflarında ders haline geldi, sertifika programları var (bkz. Kadir Has Üniversitesi Kullanılabilirlik ve Kullanıcı Deneyimi Sertifika Programı). İlk adımları ise gerçekten çok kolay. Kullanıcılarınızı gözlemleyin, ne aradıklarını, neyi nasıl yaptıklarına bakın. Bir Steve Jobs değilseniz ürünün ne olması gerektiğine tek başınıza karar vermeyin, özellikle kullanıcılarının beklentilerini öğrenin.
E-ticaret sitemizi yaparken Kadir Has Üniversitesi’ndeki dersi sunan Özgür Zan, sitemizin ders kapsamında kullanıcı deneyiminden geçirmeyi önerdi. Çalışma basitti. Öğrenciler birer tane arkadaşlarını bulup siteye bakmalarını istiyorlar, bu sırada önceden hazırlanmış soruları soruyorlar, işlemleri yapmalarını istiyorlar (kargo ücreti ne kadar, iade politikası acaba nedir, bir ürün sepete atar mısın, ana sayfaya gider misin… gibi) ama kullanıcıya hiç bir yön gösterme ya da müdahalede bulunmayıp neler yaptığını videoya çekiyorlar (videoya çekileceğini de kullanıcı biliyor tabii ki). Bu kısa çalışmanın sonuçlarını incelediğimizde inanılmaz bilgiler edindik. Bazı kullanıcılar logodan anasayfaya gitmeye alışıkken bazıları anasayfa için bir “ev ikonu” arıyordu. Bazıları ürünü sepete ekledikten sonra tekrar aynı ürün sayfasına gitmekte zorlanıyordu. Sitenin renkleri ile anında bir güven ortamı kurulabiliyordu. İletişim sayfasına git dendiğinde hemen hepsi sayfanın en alt sol kısmında “iletişim” linki arıyordu…
Kullanıcının ne istediğini bilince iyileştirme yapmak çok daha kolay oluyor. Kullanıcı deneyimini hafife almayın, kullanıcılarınıza kulak verin.