2-3 kişinin beraber oynadığı oyunları saymazsak gerçek anlamda multi-player oyunlara 1994’te üniversitedeki bilgi işlem merkezindeki arkadaşlarımın MUD denilen text bazlı internet üzerinde telnet client ile bağlanılan FRP oyununu göstermeleriyle başladım. Amerika’daki MUD serverındaki (Mirkwood) hesabım son yıllara kadar halen duruyordu ama ne yazik ki server’in izini kaybettim.
MUD’in güzel yanı bilgi işlem merkezinde oynarken ciddi görünüp takır takır yazı yazarken kimse oyun oynuyorsunuz diye kızamıyordu 🙂 soran olursa pine’da (o zamanın e-mail client programı) email yazıyoruz. Boğaziçi Üniversitesi’ndeki MUD sunucusununda başlayan serüvenim okuldaki sunucuyu yöneten Game Master Ali’nin jübile yapması ile beraber yabancı sunucularda devam etti.
MUD’lara en basitinden Telnet client ile baglanmak mümkündü. Ama verimli oynayabilmek, birkaç session açıp aynı anda birkaç karakteri yönetebilmek, makrolar kullanmak icin biz TinTin adında bir client programı kullanıyorduk.
Haritaları artık beynimize kazımıştık. Oyuna girince ekrana bir sayfa yazı çıkıyor ve o anda bulunduğunuz odayı tanımlıyor. “left” veya kısaca “l” yazıp enter’a basınca soldaki odaya geçiyorsunuz. “You entered to…” diye başlayıp bu sefer yeni odanın açıklaması ekrana geliyor, odada bulunan diğer oyuncular veya yaratıklar listeleniyor hatta saldırgan bir yaratığın direkt size daldığı akan yazılar arasında görürken savaşın içinde buluveriyorsunuz kendinizi. Sonra hızlı komutlar başlıyor:
cast ‘fireball’ green dragon (yeşil dragona bir ateş topu salladım)
cast ‘heal’ Ustad (kendimi iyileştirici büyü yaptım)
cast ‘chain lightning’ vampire (vampire de birşeyler salladım)
aha mana bitti, yaratığın seviyesi de (level) yüksekmiş baya, yavaş yavaş kaçıs manevralarına başlayalım
flee
flee
flee
You are too tired to flee… (kaçacak gücümüz kalmamış)
You are dead!
Hadiii başla baştan git bul cesedini ve aylarca uğraşıp topladığın esyaları kurtar. Tabii önce bir kurtarma ekibi kurulur arkadaşlarla… Neyse anlatmakla bitmez, yazarken ne kadar özledigimi farkettim 🙂
İşte bir örnek. Yukarıda “s” yazarak yani south’un kısaltması güney odaya geçiyoruz, “A Cage” adlı bir oda burası. Normalde birkaç satır oda açıklaması olur ama bunlari hızlı oynamak için disable ediyorduk. Sadece odanın içindeki yaratıklar (mob deniyor, kısaca mobile kelimesinden) listeleniyor. Bu odada sadece “wimpy monster” adında bir mob var. Kısaca “k monster” (kill wimpy monster’ın kısaltılmışı) yazarak mob’a saldırıyor ve tek bir vuruşta yere seriyoruz, cesedinde ne var ne yoksa alıyoruz (autoloot on). Yeni bir pelerinimiz (long cape) ve kaskımız (metal helmet) oluyor. 15 gold coins cebimize atarak yolumuza devam ediyoruz…
Server: Mirkwood
Char: Ustad
Type: Warrior
Level:90 (olabilecek maksimum player level)
Guild: Towers
Multiplayer oyun zevkini tatdıktan sonra çok nadiren single player oyun oynar oldum. MUD’dan sonra MUD’ın gelişmiş, grafik arabirimi kuvvetli versiyonu diyebileceğimiz Ultima Online‘ı yaklaşık 2 yıl aktif olarak Türkiye’deki sunucularda oynadım. Her ne kadar görsel olarak fark getirse de MUD’daki hayalgücü ile yarışamıyordu. Çünkü görmediğiniz sadece açıklamasını okuyabildiğiniz bir canavarı istediğiniz gibi hayal edebilirsiniz!